Hz. Peygamber (asm)'e lütfedilen üstünlüklere dair kaleme alınan ve bir "fezâilü'n-nebî" edebiyatı oluşturacak kadar çok olan eserlerin bir kısmı Resûlullah (asm)'ın diğer peygamberlerden üstünlüğünü konu edinmiş, bir kısmı da onun insanlardan, cinlerden, meleklerden ve bütün yaratıklardan üstün olduğu hususunu ele almıştır. Fezâil müellifleri, Resûl-i Ekrem (asm)'in bu üstünlüklerini kanıtlayabilmek için öncelikle âyetlerden deliller getirmişlerdir. Kur'ân-ı Kerîm'de, peygamberlerden bir kısmının bir kısmına üstün kılındığı ve bazılarının derecelerinin yükseltildiğinin bildirilmesinden (Bakara, 2/253; lsrâ, 17/55) Allah nezdindeki konumlarının farklı olduğu sonucu çıkarılmış, Resûlullah (asm)'ın âlemlere rahmet olarak gönderildiğini (Enbiyâ, 21/107), kavminin içinde bulunduğu sürece Allah'ın onlara azap indirmeyeceğini (Enfâl, 8/33) beyan eden âyetlerden de onun bütün peygamberlerden üstün olduğu neticesine varılmıştır.
Kur'an'da Hz. Peygamber'in faziletine delâlet eden birçok âyet vardır:
Allah'ın diğer peygamberlerden, Hz. Muhammed (asm)'e inanıp ona yardım edeceklerine dair söz alması (Âl-i İmrân, 3/81), Resûl-i Ekrem (asm) ile konuşanların seslerini yükseltmelerinin yasaklanması (Hucurât, 49/2), öteki peygamberlere hem Allah Teâlâ hem de ümmetleri kendi isimleriyle hitap ettikleri halde (Bakara, 2/35; Mâide, 5/110; Hûd, 11/32; Meryem, 19/12), Allah'ın Hz. Muhammed (asm)'e ismiyle değil "Ey Nebî" (Enfâl, 8/64; Ahzâb 33/1), "Ey Resul" (Mâide, 5/67; Talâk, 65/1) gibi sıfatlarla hitap etmesi, sahâbîlerin birbirlerine seslendikleri gibi Resûlullah (asm)'a seslenmelerinin menedilmesi (Nûr, 24/63), Kur'an'da sadece Hz. Muhammed (asm)'in hayatına yemin edilmesi (Hicr, 15/72) onun faziletleri olarak kabul edilmiştir.
Diğer peygamberlerin yalnız kendi ümmetlerine gönderilmesine karşılık Resûl-i Ekrem (asm)'in bütün insanlığa hitap etmesi de (Arâf, 7/158; Enbiyâ, 21/107; Sebe', 34/28) onun daha faziletli olduğuna bir delildir.
Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamına yakın kısmı Hz. Peygamber (asm)'in bütün meleklerden üstün olduğu görüşündedir. (bk. Nebhânî, el-Fezâ'ilü'l-Muhammediyye, s. 68-70).
Resûlullah (asm)'ın faziletlere dair eserlerde ondan bahseden âyetlerin hemen hemen tamamı üzerinde durulmuş olmakla birlikte, konuyla ilgili görülen yüzü aşkın âyetin hepsinin Hz. Peygamber (asm)'in üstünlüğünü ele aldığını söylemek güçtür. Ancak bu âyetlerde ona eza vermenin yasaklanması, kendisine salât ve selâm getirmenin ve itaatin emredilmesi, insanlığa gözetleyici, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderildiğinin bildirilmesi, Resûlullah (asm)'ın ümmetine, ümmetinin ona nasıl davranacağının açıklanması onun üstünlüğünün işaretleri olarak değerlendirilebilir. (Bu âyetler için bk. Nebhânî, s. 45-73)
Önceki mukaddes kitaplarla bunların etrafında oluşan Ehl-i kitap kültüründe Hz. Peygamber (asm)'in sıfatlarından bahseden bölümler de onun üstünlüğüne delil teşkil etmiştir. Bu sıfatların nelerden ibaret olduğunu, genellikle Ehl-i kitap'tan Müslüman olan sahâbîlerin rivayetlerinde görmek mümkündür. Bunlar Resûl-i Ekrem (asm)'i kaba ve haşin davranmayan, çarşı pazarda bağıra çağıra dolaşmayan, kötülüğe kötülükle karşılık vermeyen, affedici ve mütevekkil bir kul olarak tanıtır. (bk. Ahmed Hicâzî es-Sekkâ, Kahire, 1977)
Resûl-i Ekrem'in üstünlüğüne temas eden hadisleri, dünyaya ve âhirete ait üstünlükleri ele alanlar olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür.
Dünyevî üstünlükleriyle ilgili RİVAYETLER fazla değildir. Bunların en meşhuru, önceki peygamberlere verilmeyen beş özelliğin Resûlullah (asm)'a verildiğine dair rivayettir. (Buhârî, Teyemmüm 3, Salât 56; Müslim, Mesâcid 3) Buna göre Hz. Peygamber (asm)'e bir aylık mesafeden düşmanlarının kalbine korku salma özelliği verilmiş, yeryüzü namazgah, temiz ve temizlik sebebi kılınmış, ganimetler ona helâl sayılmış, diğer nebiler sadece kendi kavimlerine gönderildiği halde o bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiş ve kendisine şefaat etme hakkı tanınmıştır. Başka bir rivayette, bu özelliklerin yanında kendisine az sözle çok mâna ifade etme (cevâmiu'l-kelim) kabiliyeti verildiği ve rüyasında yeryüzü hazinelerine ait anahtarların getirilip önüne konulduğu bildirilir.
Resûl-i Ekrem (asm)'in dünyaya ait üstünlüklerinden biri de en temiz ve en şerefli bir soydan gelmesidir. Bunu çeşitli ifadelerinde belirten Hz. Peygamber (asm) (Müsned, II, 373; Buhârî, Menâkıb 23) soyunun hep meşru evliliklerle süregeldiğini söylemiştir. (Süyûtî, Hasais, I, 37) Onun bu üstünlüğü, kendisinden sonra neslini sürdüren Ehl-i beyt ile devam etmiştir. Allah Teâlâ'nın Ehl-i beytten, pisliği giderip onları tertemiz kılmayı arzu ettiği (Ahzâb, 33/33), Resûlullah (asm)'a malın kiri sayılan zekâtı ve sadakayı yasakladığı, buna karşılık ganimetlerin beşte birini kendisine ve Resulüne ayırdığı (Enfâl, 8/41; Haşr, 59/7) dikkate alınınca, Hz. Peygamber (asm)'in asalet ve temizliğin zirvesinde olduğu anlaşılır.
Son peygamber Hz. Muhammed (asm)'in kıyamete kadar devam etmek üzere getirdiği İslâmiyet'in en mükemmel din olması gerekir. Ayrıca Resûl-i Ekrem (asm), dinlerin topluma kazandırmaya çalıştığı iyi ve güzel ahlâkı tamamlamak, sözleri ve fiilleriyle onu temsil etmek amacıyla gönderildiğini açıklamıştır. (Müsned, II, 381; Muvatta, Hüsnü'l-huluk 8)
Şüphe yok ki bu üstün görevi yerine getirebilmek için güzel ahlâkın doruk noktasında bulunmak gerekir. Bu sebeple Resûlullah (asm) en üstün ahlâk ve faziletlerle donatılmıştır (Kalem, 68/4). Bunların yanında Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Peygamber (asm)'in müminlere kendi canlarından, dolayısıyla öz babalarından daha yakın ve daha müşfik olduğu ifade edilmiş ve eşleri de bütün Müslümanların anneleri olarak nitelendirilmiştir. (Ahzâb, 33/6, 53)
Resûl-i Ekrem'e âhiret hayatında verilen üstünlükler ise pek çoktur.
Allah'ın Hz. İbrahim (as)'i dost edinmesini (Nisâ, 24/125), Musa (as)'ya hitap ederek konuşmasını (Nisâ, 4/164), İsâ (as)'nın Allah'ın kelimesi ve ruhu olmasını (Nisâ, 4/171), Hz. Âdem (as)'in Allah nezdinde seçilmiş bir kul vasfı taşımasını hayret verici bulan bazı sahâbîlere Resûlullah (asm) bunların hepsinin doğru olduğunu söylemiştir. Ancak kendisinin de Allah'ın habibi olduğunu, kıyamet gününde Âdem (as)'in ve diğer peygamberlerin kendisinin dûnunda bir mevkide bulunacağını, hamd sancağını kendisinin taşıyacağını, ilk defa kendisinin şefaat edeceğini, cennetin kapı halkalarını ilk önce kendisinin hareket ettireceğini, Allah'ın ilk defa kendisini içeri alacağını, beraberinde de müminlerin fakirlerinin bulunacağını ve Allah katında öncekilerin ve sonrakilerin en değerlisinin kendisi olduğunu belirtmiş, bu özelliklerin her birinin sonunda, "Bunu övünmek için söylemiyorum." cümlesini tekrarlamıştır (Dârimî, Mukaddime 8; Tirmizî, Menâkıb 1).
Ayrıca Resûl-i Ekrem (asm), kabirden ilk defa kendisinin çıkacağını, kimsenin konuşmaya cesaret edemeyeceği o dehşetli günde, bütün insanlar adına konuşup huzûr-ı İlâhîde onların dertlerini anlatacağını, arasat meydanındaki vakfenin uzayıp insanların alabildiğine bunalacağı kıyamet gününde, hesabın başlaması için kendisinin şefaat edeceğini, ümitsizliğe düştükleri zaman şefaatinin kabul edildiğini onlara müjdeleyeceğini bildirmiştir.
Hz. Peygamber (asm) ve ümmeti dünyada son peygamber ve son ümmet olmakla beraber, âhirette en önde bulunacaklardır. (Buhârî, Cuma 1, 12; Müslim, Cuma 19. 21) Resûl-i Ekrem (asm)'in âhiretle ilgili faziletleri arasında şefaat hakkı önemli bir yer tutar. Her peygamberin kabul edilmiş bir duası olduğunu söyleyen Resûlullah (asm), kendi duasını kıyamet gününde ümmetine şefaat etmek için sakladığını haber vermiştir. (Müslim, İmân 335).
Kaynak: Ahatlı, Erdinç, Hasâisu’n-Nebî; TDİA, Hasâisu’n-Nebî Maddesi.
Kur'an'da Hz. Peygamber'in faziletine delâlet eden birçok âyet vardır:
Allah'ın diğer peygamberlerden, Hz. Muhammed (asm)'e inanıp ona yardım edeceklerine dair söz alması (Âl-i İmrân, 3/81), Resûl-i Ekrem (asm) ile konuşanların seslerini yükseltmelerinin yasaklanması (Hucurât, 49/2), öteki peygamberlere hem Allah Teâlâ hem de ümmetleri kendi isimleriyle hitap ettikleri halde (Bakara, 2/35; Mâide, 5/110; Hûd, 11/32; Meryem, 19/12), Allah'ın Hz. Muhammed (asm)'e ismiyle değil "Ey Nebî" (Enfâl, 8/64; Ahzâb 33/1), "Ey Resul" (Mâide, 5/67; Talâk, 65/1) gibi sıfatlarla hitap etmesi, sahâbîlerin birbirlerine seslendikleri gibi Resûlullah (asm)'a seslenmelerinin menedilmesi (Nûr, 24/63), Kur'an'da sadece Hz. Muhammed (asm)'in hayatına yemin edilmesi (Hicr, 15/72) onun faziletleri olarak kabul edilmiştir.
Diğer peygamberlerin yalnız kendi ümmetlerine gönderilmesine karşılık Resûl-i Ekrem (asm)'in bütün insanlığa hitap etmesi de (Arâf, 7/158; Enbiyâ, 21/107; Sebe', 34/28) onun daha faziletli olduğuna bir delildir.
Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamına yakın kısmı Hz. Peygamber (asm)'in bütün meleklerden üstün olduğu görüşündedir. (bk. Nebhânî, el-Fezâ'ilü'l-Muhammediyye, s. 68-70).
Resûlullah (asm)'ın faziletlere dair eserlerde ondan bahseden âyetlerin hemen hemen tamamı üzerinde durulmuş olmakla birlikte, konuyla ilgili görülen yüzü aşkın âyetin hepsinin Hz. Peygamber (asm)'in üstünlüğünü ele aldığını söylemek güçtür. Ancak bu âyetlerde ona eza vermenin yasaklanması, kendisine salât ve selâm getirmenin ve itaatin emredilmesi, insanlığa gözetleyici, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderildiğinin bildirilmesi, Resûlullah (asm)'ın ümmetine, ümmetinin ona nasıl davranacağının açıklanması onun üstünlüğünün işaretleri olarak değerlendirilebilir. (Bu âyetler için bk. Nebhânî, s. 45-73)
Önceki mukaddes kitaplarla bunların etrafında oluşan Ehl-i kitap kültüründe Hz. Peygamber (asm)'in sıfatlarından bahseden bölümler de onun üstünlüğüne delil teşkil etmiştir. Bu sıfatların nelerden ibaret olduğunu, genellikle Ehl-i kitap'tan Müslüman olan sahâbîlerin rivayetlerinde görmek mümkündür. Bunlar Resûl-i Ekrem (asm)'i kaba ve haşin davranmayan, çarşı pazarda bağıra çağıra dolaşmayan, kötülüğe kötülükle karşılık vermeyen, affedici ve mütevekkil bir kul olarak tanıtır. (bk. Ahmed Hicâzî es-Sekkâ, Kahire, 1977)
Resûl-i Ekrem'in üstünlüğüne temas eden hadisleri, dünyaya ve âhirete ait üstünlükleri ele alanlar olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür.
Dünyevî üstünlükleriyle ilgili RİVAYETLER fazla değildir. Bunların en meşhuru, önceki peygamberlere verilmeyen beş özelliğin Resûlullah (asm)'a verildiğine dair rivayettir. (Buhârî, Teyemmüm 3, Salât 56; Müslim, Mesâcid 3) Buna göre Hz. Peygamber (asm)'e bir aylık mesafeden düşmanlarının kalbine korku salma özelliği verilmiş, yeryüzü namazgah, temiz ve temizlik sebebi kılınmış, ganimetler ona helâl sayılmış, diğer nebiler sadece kendi kavimlerine gönderildiği halde o bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiş ve kendisine şefaat etme hakkı tanınmıştır. Başka bir rivayette, bu özelliklerin yanında kendisine az sözle çok mâna ifade etme (cevâmiu'l-kelim) kabiliyeti verildiği ve rüyasında yeryüzü hazinelerine ait anahtarların getirilip önüne konulduğu bildirilir.
Resûl-i Ekrem (asm)'in dünyaya ait üstünlüklerinden biri de en temiz ve en şerefli bir soydan gelmesidir. Bunu çeşitli ifadelerinde belirten Hz. Peygamber (asm) (Müsned, II, 373; Buhârî, Menâkıb 23) soyunun hep meşru evliliklerle süregeldiğini söylemiştir. (Süyûtî, Hasais, I, 37) Onun bu üstünlüğü, kendisinden sonra neslini sürdüren Ehl-i beyt ile devam etmiştir. Allah Teâlâ'nın Ehl-i beytten, pisliği giderip onları tertemiz kılmayı arzu ettiği (Ahzâb, 33/33), Resûlullah (asm)'a malın kiri sayılan zekâtı ve sadakayı yasakladığı, buna karşılık ganimetlerin beşte birini kendisine ve Resulüne ayırdığı (Enfâl, 8/41; Haşr, 59/7) dikkate alınınca, Hz. Peygamber (asm)'in asalet ve temizliğin zirvesinde olduğu anlaşılır.
Son peygamber Hz. Muhammed (asm)'in kıyamete kadar devam etmek üzere getirdiği İslâmiyet'in en mükemmel din olması gerekir. Ayrıca Resûl-i Ekrem (asm), dinlerin topluma kazandırmaya çalıştığı iyi ve güzel ahlâkı tamamlamak, sözleri ve fiilleriyle onu temsil etmek amacıyla gönderildiğini açıklamıştır. (Müsned, II, 381; Muvatta, Hüsnü'l-huluk 8)
Şüphe yok ki bu üstün görevi yerine getirebilmek için güzel ahlâkın doruk noktasında bulunmak gerekir. Bu sebeple Resûlullah (asm) en üstün ahlâk ve faziletlerle donatılmıştır (Kalem, 68/4). Bunların yanında Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Peygamber (asm)'in müminlere kendi canlarından, dolayısıyla öz babalarından daha yakın ve daha müşfik olduğu ifade edilmiş ve eşleri de bütün Müslümanların anneleri olarak nitelendirilmiştir. (Ahzâb, 33/6, 53)
Resûl-i Ekrem'e âhiret hayatında verilen üstünlükler ise pek çoktur.
Allah'ın Hz. İbrahim (as)'i dost edinmesini (Nisâ, 24/125), Musa (as)'ya hitap ederek konuşmasını (Nisâ, 4/164), İsâ (as)'nın Allah'ın kelimesi ve ruhu olmasını (Nisâ, 4/171), Hz. Âdem (as)'in Allah nezdinde seçilmiş bir kul vasfı taşımasını hayret verici bulan bazı sahâbîlere Resûlullah (asm) bunların hepsinin doğru olduğunu söylemiştir. Ancak kendisinin de Allah'ın habibi olduğunu, kıyamet gününde Âdem (as)'in ve diğer peygamberlerin kendisinin dûnunda bir mevkide bulunacağını, hamd sancağını kendisinin taşıyacağını, ilk defa kendisinin şefaat edeceğini, cennetin kapı halkalarını ilk önce kendisinin hareket ettireceğini, Allah'ın ilk defa kendisini içeri alacağını, beraberinde de müminlerin fakirlerinin bulunacağını ve Allah katında öncekilerin ve sonrakilerin en değerlisinin kendisi olduğunu belirtmiş, bu özelliklerin her birinin sonunda, "Bunu övünmek için söylemiyorum." cümlesini tekrarlamıştır (Dârimî, Mukaddime 8; Tirmizî, Menâkıb 1).
Ayrıca Resûl-i Ekrem (asm), kabirden ilk defa kendisinin çıkacağını, kimsenin konuşmaya cesaret edemeyeceği o dehşetli günde, bütün insanlar adına konuşup huzûr-ı İlâhîde onların dertlerini anlatacağını, arasat meydanındaki vakfenin uzayıp insanların alabildiğine bunalacağı kıyamet gününde, hesabın başlaması için kendisinin şefaat edeceğini, ümitsizliğe düştükleri zaman şefaatinin kabul edildiğini onlara müjdeleyeceğini bildirmiştir.
Hz. Peygamber (asm) ve ümmeti dünyada son peygamber ve son ümmet olmakla beraber, âhirette en önde bulunacaklardır. (Buhârî, Cuma 1, 12; Müslim, Cuma 19. 21) Resûl-i Ekrem (asm)'in âhiretle ilgili faziletleri arasında şefaat hakkı önemli bir yer tutar. Her peygamberin kabul edilmiş bir duası olduğunu söyleyen Resûlullah (asm), kendi duasını kıyamet gününde ümmetine şefaat etmek için sakladığını haber vermiştir. (Müslim, İmân 335).
Kaynak: Ahatlı, Erdinç, Hasâisu’n-Nebî; TDİA, Hasâisu’n-Nebî Maddesi.